Modernizm,
Geçmişle İrtibatı Koparıyor
Marmara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Beşer, konuşmacı
olarak katıldığı konferansta, batılı değerlerin ve modernizmin Müslüman
dünyasının yaşantısını nasıl şekillendirdiği ve bunun ne gibi sonuçlar
doğurduğu gibi konulara değindi.
Dünya tarihinde
doğu ile batı kültürleri arasında geçmişten beri etkileşim ve bilgi paylaşımı
olduğunu ifade eden Beşer, modern dünyanın düşünce temelini oluşturan
felsefenin, önce eski Mısır’dan eski Yunan’a, sonrasındayeniden doğu
coğrafyasına geçtiğini anlattı. İslam dünyasının, Yunan felsefesini alarak
İslam düşüncesiyle bağdaştırdığını ve bu sayede İslam filozoflarının ortaya
çıktığını söyleyen Beşer, bu sayede oluşan İslami düşüncenin son iki-üç yüzyıl
hariç sürekli var olduğunu dile getirdi.
Bu dönemde
batıda felsefe ve düşünce adına hiçbir çalışma yapılmadığını belirten Beşer,
“1300’lü yıllara kadar batılılar, felsefecilere büyük tavır almışlar,
felsefeyle uğraşanları kâfir ilan etmişler. Daha sonra Müslümanlar, Sicilya’dan
Endülüs’e kadar Avrupa’yı sarmışlar. Oralara bilgiyi, felsefeyi, düşünceyi
götürmüşler.Böylelikle batılılar,felsefeyi Müslümanlardan almışlar. Batıdan
doğuya geçen felsefe, sonradan tekrar doğudan batıya geçmiş. Aydınlanma çağı
denilen çağdan itibaren, biz de batıdan almaya başlamışız. Bu seyir böyle devam
edecek gibi görünüyor” diye konuştu.
Batılıların,
insanın aklını kullanması, her şeyi aklıyla halletme yoluna gidilmesi
hareketine ‘aydınlanma’ adını verdiğini söyleyen Beşer, bu düşünceyle ortaya
çıkan modernizmin insanın geçmişle irtibatını kopardığını ifade etti. Modernizm
ile birlikte, bireyi başlı başına müstakil bir kişi olarak kabul eden bir
anlayışın ortaya çıktığını kaydeden Beşer, şu ifadeleri kullandı: “Modernizm
ile birlikte çoğulcu demokrasi, bireycilik, laiklik, mutlak eşitlik, batılı
değerlerin her zaman üstün olduğunu iddia etme gibi görüşler ortaya çıktı.
Felsefi bir realite olarak modernizme baktığımız zaman, geçmişle alakanın
koparılması, bireyin kendinden başka bir otorite tanımaması var. Bu değerler
içerisinde anne, baba, ata, geçmiş, din var. Dolayısıyla bunlarla bütün alakayı
koparma var. İnsanın kendi başına buyruk olması, hayatını yaşaması var. Bu
açıdan bakıldığı zaman hiçbir din,modernizmi kabul edemez. Çünkü bu düşünce,
hayat tarzını, kültürünü dönüştürüyor ve yeni bir yaşama biçimi oluşturuyor.
Kadın erkek ilişkileri, insanlararası ilişkiler ve akrabalık ilişkileri değişiyor. Başka bir deyişle ilişkisizlikler gelişiyor.
Yeni bir kültür, yeni bir anlayış, yeni bir medeniyet doğuyor. Bugün demodernizmin
ortaya çıkardığı modern hayat ve modern yaşama biçimi içerisindeyiz biraz”.
Modernizmin
bireyi ön plana çıkarmasının başlangıçta insana hoş gelebileceğini söyleyen
Beşer, doğuluların bireyi ezdiğini, batılıların da tam tersi bireyi
yücelttiğini ve ikisinde de aşırıya kaçıldığını ifade ederek, “Bunun bir orta
yolunun bulunması lazım” diye konuştu.
Modernizmin
yarattığı sorunların kaynağında insanların kişiliklerini kazanmadan kimlik
edinmesinin yattığına işaret eden Beşer, şöyle devam etti: “Önce kişi olmalı insan.
Kişilik de bilgiyle olur. Sonra da kişiliğin muhafaza edilmesi için kimliğin
oluşması gerekiyor. Bizdeki sorun ise gençlerimizin kişilikleri oluşmadan
kimlik arayışına girmesi. Bu nedenle insanlar bir akıma kapıldıkları zaman onun
doğruları dışında hiçbir doğru bilemiyor.”


0 Yorumlar