Dünya
İnsan Hakları Günü Kutlandı
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun 10 Aralık
1948 tarihinde ilan ettiği İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabul
edilişinin 68’inci yıl dönümü, Sakarya Üniversitesi’nde düzenlenen etkinlikle
kutlandı.
Sakarya Valiliği tarafından SAÜ Kültür ve Kongre
Merkezi’nde düzenlenen etkinliğin açılış konuşmasını yapan Vali Yardımcısı Şakir
Özdikici, insan hakları kavramının insan olmanın ve insan onurunun doğal bir
sonucu olduğunu ifade etti. İnsan haklarının olan ve olması gerekenin hem ifade
edilen, hem gerçekleşen, hem de ideali oluşturan kavramlar olduğuna değinen
Özdikici, bu konuda her kurumun üzerine düşen görevi yapması gerektiğini
kaydetti.
Açılış konuşmasının ardından SAÜ Devlet
Konservatuvarı Nevi Dans Sahne Sanatları Topluluğu’nun gerçekleştirdiğidans
gösterisi, katılımcılardan yoğun alkış aldı.
Etkinlik, SAÜ Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Halil
Kalabalık’ın başkanlığında, Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr.
Sevda Yaşar Coşkun, Hukuk Fakültesi öğretim üyeleri Yrd. Doç. Dr.Meral Ekici
Şahin, Yrd. Doç. Dr. Ferhat Uslu ve Yrd. Doç. Dr. Murat Erdem’in konuşmacı
olarak katıldığı panel ile devam etti.
Dekan Prof. Dr. Halil Kalabalık, konuşmasında BM’nin
kuruluşuyla birlikte insan haklarının korunmasına dair bildirge yayınlandığını ifade
ederek, BM’nin insan haklarının korunması ve geliştirilmesine önem verdiğini ve
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin daha sonraki yıllarda çok önemli
sözleşmelere kaynaklık ettiğini söyledi.
Panelde ‘Türkiye’de Kadının İnsan Haklarının
Gelişimi’ konusunu ele alanYrd. Doç. Dr. Sevda Yaşar Coşkun, konunun kadınların
zayıf olan ve korunmaya daha muhtaç gruplar arasında sayılması nedeniyle
gündeme geldiğini belirtti.
Türkiye’de, Cumhuriyet döneminde kadın ile ilgili
birçok konuda devrim niteliğinde değişiklikler yapıldığını anlatan Yrd. Doç.
Dr. Coşkun, kadınların birey statüsünü kazanmalarını sağlayan yasal
değişiklikler tek başına yeterli olmadığını, bunun yapısal değişikliklerle de
desteklenmesi gerektiğini ifade etti. Kadınların çalışma hayatındaki oranının
toplam nüfusa oranla oldukça düşük olduğunu söyleyen Coşkun, “Okuma yazma
bilmeyen kadınların sayısı Türkiye’de inanılmayacak derecede fazla.Okuma oranının
yüzde yüze çıkarılması konusu,imzalananuluslararası sözleşmelerle de
Türkiye’nin yükümlülükleri arasına girmiştir. Eğer kadın erkek eşitliğini
sağlayamazsak hukuk devleti olmaktan bahsetmemiz mümkün değil. Demokrasinin
gereklerini yerine getirmemiz, kalkınmayı sağlamamız ve medeni bir toplum haline
gelmemizdesöz konusu değil” ifadelerini kullandı.
Yrd. Doç. Dr. Meral Ekici Şahin de panelde “Zorla Evlendirmeler”
konusuna değindi. Zorla evlendirmek sözünden, kişinin rızası olmaksızın
evlenmeye veya bitirmek istediği bir evliliği sürdürmeye mecbur bırakılmasının
anlaşıldığını dile getiren Yrd. Doç. Dr. Şahin, görücü usulüyle yapılan
evlendirmelerin bu kapsamda değerlendirilmemesi gerektiğini söyledi. Zorla
evlendirmelerde Türkiye’deki en önemli nedenin ekonomik ve kültürel nedenler
olarak karşımıza çıktığını belirtenŞahin, “Ekonomik nedenlerin başında kız
çocuklarının aileye yük olarak görülmesi yatıyor. Kültürel nedenlerde ise
özellikle anne babaların çocuklarının eşlerini seçmelerin konusunda mutlak bir
yetkiye sahip olduğunu düşünmesi karşımıza çıkıyor. Berdel, kültürel çevreden
ayrılmak istenmemesi gibi nedenlerde buna dâhil” diye konuştu.
Uluslararası araştırmalarda zorla evlendirmenin en
çok rastlandığı ülkelerin başında sırasıyla Afrika ülkeleri Nijer, Mali ve
Çad’ın yer aldığını aktaran Şahin, Türkiye’degeçmiş yıllarda yapılan
araştırmalarda kadının yüzde 36,2 sinin, erkeklerin de yüzde 24,8 inin zorla
evlendirildiğinin tespit edildiğini, ancak 2011 yılında ise bu oranın düştüğünü
anlattı.Zorla evlendirmenin Türk Ceza Kanunu’ndacebir kullanma, tehdit, hakaret,
yaralama gibi farklı maddelerle cezalandırıldığını kaydeden Şahin, bu konunun
zorla evlendirme başlığı altında ayrı bir ceza olarak değerlendirilmesinin daha
doğru olacağını ifade etti.
Panelde temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması
konusunu anlatan Yrd. Doç. Dr. Ferhat Uslu ise, hak ve özgürlüklerin ancak
belli şartlar altında sınırlandırılacağını belirterek, konunun Anayasa’nın
13’üncümaddesiyle düzenlendiğini, 2011 yılında yapılan Anayasa
değişikliklerinde devlete geniş yetki veren genel ve özel sınırlandırmalar olmak
üzere ikili bir düzenleme söz konusu olduğunu ifade etti.
Yrd. Doç. Dr. Murat Erdem de panelde, insan hakları
kavramında ortaya çıkacak ihlaller ve ihlal iddialarına ilişkin insan hakları
kuruluna yapılacak başvurular konularında bilgiler verdi. Başvuruların
incelenmesi konusunda iddiaların nasıl inceleneceğine ilişkin süre, makam ve
incelenme usulü bakımından önem arz ettiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Erdem,
inceleme kurulunca temel hak ve özgürlüklere ilişkin müdahalenin varlığının
tespit edilmesi durumunda, ihlal kararı verilmeden önce taraflara uzlaşma
önerilebileceğini ve bunun çok yerinde bir düzenleme olduğunu sözlerine ekledi.
0 Yorumlar